17 Şubat 2015 Salı

Avusturya'nın İncisi Kitzbühel




Avusturya'da Salzburg'a bir saat on beş dakikalık mesafede bulunan Kitzbühel oldukça meşhur bir kayak merkezi. Şirin bir kasabası ve güzel pistleri olan merkez, Türkler tarafından da yoğun ilgi görüyor. Ancak Türklerle, pistlerden çok kasabadaki havalı restoranlarda karşılaşıyorsunuz. Burası biraz sosyetik bir kasaba diyebiliriz. Kaymaktan ziyade zamanınızı kasabada havalı bir şekilde puronuzu tüttürerek, viskinizi yudumlayarak da geçirebilirsiniz; tercih size kalmış.

Kitzbühel Kasabası


Ben "Bütün pistlerden kaymam lazım" diyerek bütün gününü kayak üstünde geçirenlerdenim. Ancak öğlenleri güzel havanın tadını, lezzetli yemeklerle çıkarmayı da bilirim. Kitzbühel, her dereceye göre pistlere sahip bir merkez. Dünyaca ünlü, yarışların yapıldığı Streif pisti de burada. Ben Streif'ı denemedim. Ancak deneyen bir Alman kayakçı ile konuştuğumda, kendisinin denediğini ve bir daha da denemeyi düşünmediğini söyledi. Uçurum gibi bir pistten kaymak her baba yiğidin harcı değildir! Onun yerine kırmızı pist olan Family Streif'ı deneyebilirsiniz. Siyah pistlerin bir çoğu kırmızıya yakın diyebilirim. Çok keyifli siyah pistler bulunuyor. Özellikle Jochberg tarafındaki 63 nolu siyah pist keyifli ve kolay. Meşhur Hahnenkamm lifti Kitzbühel'in merkezinde. Elbette en kalabalık olan lift bu oluyor. Bu taraftaki pistler öğleden sonra ciddi anlamda buzlanıyor güneş almadığı için. Kayarak ve yeni yapılan 3S teleferiği ile Jochberg tarafına geçiş yapabilirsiniz. Bölgeler arası otobüsler çalışıyor, ama otobüslerin çok sık olduğu söylenemez. Yarım saat otobüs beklemişliğimiz var.

Hahnenkamm tarafından çıkıp Pass Thurn'de günü noktalamak keyifli bir rota, tavsiye edebilirim.  Bu taraflarda kayarsanız, 77 nolu pistin üzerinde olan ToniAlm'da yemek yemeyi unutmayın! Çok keyifli bir dağ restoranı. Hahnenkamm taraflarında iseniz Sonnbühel ve Melkalm yemek için kesinlikle doğru noktalar. Muhteşem schnitzel, apfelstrudel ve kaiserschmarrnlar sizleri bekler!  Sonnbühel oldukça kalabalık olan bir "hut", hele ki hava güneşli ise. Kirchberg'e inan Fleck pisti kayarken çok keyif alacağınız bir pist. Sadece çıkışındaki Fleckalmbahn biraz yavaş bir lift, dinlenmek için iyi oluyor.

             
Sonnbühel'in içi
                               
Wiener Schnitzel

Kitzbüheler Horn tarafı biraz bizim Uludağ ve Kartalkaya'yı andırıyor. Neden derseniz, az ve kısa pistler bu tarafta. En tepeye çıktığınızda hava açıksa muhteşem bir manzara sizi karşılıyor. Günleriniz kısıtlıysa bu bölgeye geçmeye pek de gerek yok açıkçası.

Kitzbüheler Horn bölgesi
Bizim ilk iki günümüz dondurucu bir soğuk ve tipi ile geçti Kitzbühel'de. Sonrasında güneşli bir hava kayak keyfimize keyif kattı. Eğer güzel bir havaya denk gelirseniz, beş günlük bir kayak tatilinde Kitzbühel'in toplamda 170 km uzunluğundaki pistlerini rahatlıkla bitirebilirsiniz. 

ToniAlm'ın keyifli manzarası


Otelinizi oda-kahvaltı seçerseniz, kasabada güzel yemek yiyebileceğiniz birçok alternatif bulunuyor. Uygun fiyata lokal bir yer ararsanız, Huberbrau Stuberl lezzetli yerel çorbaları tadabileceğiniz bir yer. El Moro küçük, kasabanın biraz dışına doğru lezzetli pizzanın adresi. Neuwirt ile Hotel Tennerhof'un restoranı ödüllü şeflerin şov yaptıkları tabaklarla görsel şölen yaşayabileceğiniz iki yer. Arabanız varsa kasabanın dışındaki yerleri de deneyebilirsiniz. Apre-ski için kasabadaki Chizzo müzik eşliğinde içkinizi yudumlayabileceğiniz küçük bir bar. Kitzbühel'in bar ve restoranlarının en kötü yanı, içeride sigara içilebiliyor olması. Sigara içenler için mutluluk verici bir nokta olsa da, benim gibiler için gerçekten işkence olabiliyor.

Kasabanın içinde kalıyorsanız, her gün kayakları taşıyarak otobüs durağına gitmektense kayak ve kayak ayakkabılarınızı Hahnenkammbahn'ın oradaki dolaplardan birini kiralayarak dolaba kilitleyebilirsiniz. Sabahları bunun, hayatınızı kolaylaştıracak bir hareket olduğu kesin! Ancak şunu da eklemeden bitiremeyeceğim; Dolomites ve Zermatt'ın sıcaklığını, keyfini Kitzbühel'de bulmak pek mümkün değil. 

Kitzbühel ile ilgili daha fazla bilgi ve organizasyon için bana ulaşabilirsiniz; isvecan@gmail.com


                               


2 Mayıs 2014 Cuma

Capri'den Positano'ya masal diyarında...



Yukarıda gördüğünüz fotoğraf, güneş yavaş yavaş doğarken sabahın ilk ışıklarında Positano'daki odamızın balkonundan çekildi. Sabah 06:30'da güzel bir su sesiyle uyanıp balkona çıktım. Sessizlik içindeki Positano'da tek ses, teknelerin hafif çırpıntı nedeniyle su yüzeyine vurmalarıyla oluşan muhteşem su sesiydi. Bütün teknelerin aynı anda bu kadar ritmik bir şekilde böylesi güzel bir sese ortak olmaları muhteşemdi ve ben hayatımda suyun sesini hiç böyle duymamıştım. Bir süre gözlerimi kapatıp bu unutulmaz sesi dinledim. Hala Positano dendiğinde ilk aklıma gelen bu şahane su sesi. Bu nedenle burada kesinlikle denizin sesini duyabileceğiniz bir otelde kalın. Bu muhteşem keyiften mahrum kalmayın!

Sahilden Positano'ya bakış


Biraz daha uyuyup uyandıktan sonra Positano güne çoktan başlamıştı. Her yerden başka ses geliyordu artık. Bizim de kahvaltıdan sonra arabamıza atlayıp Ravello'ya doğru yola çıkma vaktimiz yaklaşıyordu. Şimdi biraz geri sarmak gerekirse; Capri'den Sorrento'ya döndük. Oradan araba kiralayıp yola koyulduk. Ben İtalya'yı gerçekten çok seviyorum. Kuzeyinde yollar ayrı güzel, güneyinde ayrı. Nasıl güzel, şirin, minik yerlerden geçtik bilemezsiniz. Bir kere her yer çok yeşil. Kısacası huzur var. Positano'ya gelince yollar daralıyor. Hatta burası o kadar ilginç bir yer ki, arabayla bir noktayı geçip giderseniz geri dönmek için yuvarlak çizmeniz ve tekrar o yerin önünden geçmeniz lazım. Zaten otobüsler de daire çizen bir hat üzerinde çalışıyor. Görüntüsüyle bir tabloyu andıran Positano'da her yer merdiven ve yokuş. Burada sahile inmek ve tabii ki sonrasında yukarı otobüse kadar çıkmak için iyi bir kondisyon lazım (evet, ne yazık ki sahile kadar giden bir otobüs yok).

Sahile inerken daracık sokaklar
Her yer yokuş, her yer merdiven!


Biz Positano'da bir gece kaldık. Yetti diyebilirim, oldukça küçük bir yer çünkü. Denizinin çok güzel olmadığını söylemek zorundayım. Hele Capri'nin güzel denizinden sonra hiç sarmadı. Ama Positano büyüleyici bir yer, farklı bir cazibesi var. Romantik. Eğer yolunuz Positano'ya düşerse, her şeyin limonla ilgili olduğu mağazayı dolaşın. Neredeyse hemen yanındaki Zagara'da şeftali aromalı buzlu çay için, "panini" veya "calzone" yiyin. Positano için son tavsiyem ise La Sponda'da yemek yiyin. Muhteşem manzara eşliğinde büyüleneceksiniz.


La Brezza'da içtiğim havalı mojito



La Sponda; en romantik restaurantlardan biri sanırım



Positano ile ilgili daha fazla bilgi ve organizasyon için bana ulaşabilirsiniz; isvecan@gmail.com

30 Nisan 2014 Çarşamba

Bir İtalya Rüyası: Capri!



İtalyan mutfağı, keyif, limon kokusu, deniz, güneş seviyorsanız ve "dolce vita" hayat sloganınız ise Capri tam sizlik bir yer. Ben Napoli'den başlayan Capri, Positano, Amalfi ve Ravello ile devam eden bu tatilimi "rüya tatil" olarak tanımlıyorum. Ancak Capri o kadar güzeldi ki, her yaz gitmek isterim :)

Capri'ye yanaşırken
Adanın arka tarafı

Capri'ye ulaşmak aslında çok da zor değil. Napoli'ye uçtuktan sonra 45 dakikalık bir deniz otobüsü yolculuğu ile Capri'ye ulaşılıyor. Yaz aylarında deniz otobüsünde yer bulmak biraz daha zor oluyor haliyle ve bilet kuyruğu biraz uzuyor. Ancak biletinizi internetten de alabiliyorsunuz.

Deniz otobüsünden Capri'nin limanında iniyorsunuz, Marina Grande. Oldukça kalabalık ve daha çok günübirlikçilerin dolaştığı bir yer burası. Limanın biraz ilerisinden Capri'nin birçok yerine (zaten çok büyük bir ada değil) otobüsler kalkıyor. Ancak otobüslerin minicik olması otobüste tek ayak üzerinde, virajlarda kendi kendinize savaş vermenize neden oluyor. İnanın bütün yollar daracık ve virajlardan oluşunca, havanın sıcağı da buna eklenince yavaş yavaş kendinizi püfür püfür konforlu Capri taksilerinde bulmaya başlıyorsunuz. :)

Küçücük Capri otobüsü :)

Konforlu Capri taksileri :)
Bizim otelimiz Ana Capri'deydi. Adanın merkezi Capri Town olarak geçiyor. Merkezde kalmak diğer yerlere göre daha pahalı (Capri'nin zaten pahalı bir ada olduğunu düşünürseniz bir kıyas yapabilirsiniz belki). Capri Town tabii ki gündüzleri de akşamları da çok canlı. Daracık sokaklarda gidip gelen insanlarla dolu. Bütün dar sokaklar ana meydana açılıyor. Ancak ben yine de merkez dışında bir otelde kalmayı tercih ederim, sakinlik aradığım için. Eğer bütçeniz el veriyorsa, tabii ki J.K Palace'ı tercih ediniz! :) Rüya gibi bir otel.

Faro 

Otelinize yerleştikten sonra bence kendinizi bir sahile atın. Öğleni geçtiyse saat, yarım gün parası verin (evet sahillerin güzel olanları paralı). Faro; deniziyle, yemekleriyle oldukça güzel bir sahil. Zaten yemeklerin hemen hemen hepsi güzel Capri'de. Bu seyahatinizde Buffalo Mozerella'ya ve lezzetli domatese, midyeye doyacaksınız, emin olun!




Akşamüstü olduğunda sahil dönüş duraklarında otobüs kuyrukları uzayıp gidiyor. Taksi yine en kolay çözüm oluyor. Da Luigi beach de gidebileceğiniz bir başka fevkalade yer. Buraya gidiş de dönüş de oldukça ilginç ve keyifli. Da Luigi'ye araçla ulaşım yok. Bu nedenle ya Capri merkezden yürüyerek ormanın içinden merdivenlerden inerek ulaşıyorsunuz ya da Marina Piccola'dan işletmenin tekne servisi ile. Biz giderken ormanın içinden inmeyi tercih ettik. Bu uzun iniş, parmak arası terliklerle biraz zorlu bir seyahat olsa da keyifliydi (sonunda bacaklarda bir titreme olmadı değil). Dönüşü kişi başı 5 Euro verip tekneyle yapmak çok daha mantıklı, o kadar merdiven çıkılamaz çünkü!


Da Luigi


Capri merkezde arada kalmış, daha çok italyanların bildiği bir restaurant var, Edivino. Sahipleri ingilizce bilmiyor. Çok cici bir bahçesi var ve hayatımda yediğim en güzel "melanzane alla parmigiana"yı burada yedim. Deneyin derim! Ve ne yazık ki bir başka akşam, prensiplerimizden sapıp turistler tarafından çok meşhur olan "Da Paolino"ya gitmek gibi bir hata yaptık. Yemekhane gibi, havasız, gürültülü, anlamsız bir yer. Limonlu kremalı makarna ısmarladım, yiyemedim. İtalya'da yiyip yiyebileceğim en kötü makarnaydı herhalde, çamur gibiydi. 

Limon desenli seramik bank

Otelimizin bahçesi ve limon ağaçları


Capri'nin limonları kocaman, bildiğiniz limonlardan değil. En küçüğü iki yumruk büyüklüğünde diyebilirim. Her yerde limon temasını görebilirsiniz bu nedenle. Limon kokulu bu adanın çevresini tekneyle dolaşmak ve arabayla ulaşımın olmadığı yerlerde denize girmek ise Capri'nin olmazsa olmazı diyebilirim. Biz dört saatlik tekne kiralamıştık ve fazla fazla yetmişti. Teknede limoncello ikramı, sizin istediğiniz yerlerde istediğiniz kadar durulması ise olaya daha da keyif katıyor. Tekneyi iyi seçmek önemli! Biz tekne sahibiyle gitmeden önce internetten mail yoluyla anlaşmıştık. 

Tekneyle gidebileceğiniz grotto'lar

Kısacası Capri her yaz gidilebilecek bir yer. Uzun haftasonu için bile uygun. Unutmadan, merkezdeki dondurmacıdan kesinlikle en azından bir top dondurma yemeden dönmeyin! Bir topla yetinmeyeceğinize eminim :)

Efsane dondurmacı!


Capri seyahati ile ilgili daha çok bilgi ve organizasyon için bana ulaşabilirsiniz; isvecan@gmail.com




26 Şubat 2014 Çarşamba

Markanız için bir video hayal edin, gerçek olsun!

Televizyon reklamlarının önüne geçen sosyal medya tanıtımları her geçen gün daha da önem kazanıyor. Artık şirketler televizyon reklamları için slot satın almaktansa sosyal medya reklamlarına ağırlık veriyor bile diyebiliriz. Görüntü kalitesi yüksek, etkileyici, paylaşıma yönelik videolar sosyal medyada paylaşım ve beğenme rekorları kırıyor. Böylece televizyon kanalında on saniyelik reklam için dolu para harcamadan, milyonlara ulaşılmış oluyor.

Amerika'da, sadece kurumsal video çeken şirketler tarafından yapılan "Corporate Video" işi, Türkiye'de de sosyal medyanın gücü nedeniyle önem kazanmaya başlıyor. Türkiye'de kurumsal video alanında etkileyici ve yüksek görüntü kalitesi ile ilgi çekici videolar yapan Vid-Corp Corporate Video sadece şirketlere ve markalara özel "tailor-made" videolar hazırlıyor. Tam anlamıyla kurumsal video alanında uzman olan
Vid-Corp, web sitesi videoları, fuarlara katılan şirketlerin fuar aktivitelerini gösteren videolar, şirket/marka tanıtım, etkinlik, eğitim videoları çekiyor. İsteğe göre sadece animasyon filmler de hazırlayabiliyor. Ayrıca isterseniz size özel müzik bile yapılıyor şirket tarafından.

Şirket ve markalara fotoğraf hizmeti de veren Vid-Corp, aynı zamanda sosyal medyanın gücünü de en etkili şekilde kullanıyor. Şirket/marka için hazırladığı filmi kendi sosyal medya sitelerinde promote edip şirketin kendini çok daha fazla kişiye duyurmasını sağlıyor. Ayrıca proje sırasında şirkete özel imajlar hazırlayıp bunları sosyal medyada paylaşarak promotinge çok önceden başlamış oluyor. Her zaman ilgi çekici olan kamera arkası fotoğraflar ise o videonun nasıl çekildiğine dair bilgi vermesi açısından ilgi çekiyor.

Şirket ve markalar bu filmleri kendi web sitelerinde, sosyal medya hesaplarında, müşteri ziyaretlerinde, basın toplantılarında, fuarlarda vb. kısaca istedikleri alanlarda kullanabiliyorlar. Etkileyici, kaliteli, size özel, farklı şirket/marka videolarınız için Vid-Corp Corporate Video'ya ulaşabilirsiniz.
www.vid-corp.com





5 Şubat 2014 Çarşamba

Bir masalın içinde kaymak: Dolomites





Türkler tarafından çok bilinmeyen bir masal diyarı Dolomites. Aslında Cortina d'Ampezzo dediğim zaman herkes "ah Cortina tabii" diyor. Ancak Cortina bu bölgenin küçücük bir parçası. Kuzey İtalya'da bulunan Dolomites 12 bölgeden oluşuyor; 1. Cortina d'Ampezzo 2. Plan de Corones/Kronplatz 3. Alta Badia 4. Val Gardena/Alpe di Siusi 5. Val di Fassa/Carezza 6. Arabba/Marmolada 7. Sextner Dolomiten-Alta Pusteria 8. Val di Fiemme/Obereggen 9. San Martino di Castrozza 10. Valle Isarco 11. Trevalli 12. Civetta
Bütün pistlerin uzunluğu 1200 km. Dolomites Ski-Pass ile bütün bölgelerden kayabiliyorsunuz. Tabii Dolomites çok büyük olduğu için bütün bölgelerden kaymak biraz zor bir hedef olur.

Kardan heykeller yarışması

San Vigilio kilise meydanı


Biz Kronplatz'da San Vigilio kasabasında kaldık. Aile işletmesi olan, içi tam dağ evi olarak otantik döşenmiş otelimiz de tatilin unutulmazlarındandı. Pistlere kolay ulaşım, yemeklerin oldukça lezzetli olması ve herkesin güler yüzlü olması tatilimizi daha da güzelleştirdi. Bir haftalık tatilimiz su gibi akıp geçti.

Müze gibi şömine bölümümüz

Otelimizde akşam yemeğinde masamız



Kronplatz'da pistler oldukça geniş ve rahat. Çam ağaçlarının arasından kaymak insanı dinlendiriyor. Alta Badia, Kronplatz'a en yakın bölge. Bu nedenle ikinci gün Piculin'e çıkarak, buradan kayak otobüsü ile Alta Badia bölgesine geçtik. Alta Badia'da da minik kasabaları ile masallar diyarı gibi. Burada birçok güzel restaurant ve otel bulunuyor. Hatta bu bölgede pistlerdeki bazı restaurantların yani "rifugio"ların katıldığı "Slope Food" denilen bir akım var. Slope Food, insanların paylaşarak yedikleri, uygun fiyatlı yemekler. Arlara Hut da bu akıma katılan "rifugio"lardan biri.

Piculin

Otobüsü beklerken Alta Badia pist haritası


Alta Badia'ya giden otobüs yolculuğu 20 dakika sürüyor. Kayma sürenize göre bir saate yakın zamanınızı alıyor Corvara ve Colfosco'ya ulaşmak. Minik kasabaların yanından geçerek yeşilin içinde kaymak inanılmaz bir keyif veriyor. "Sella Ronda" adı verilen, birçok kasabadan geçen ve tamamlaması 3,5-4 saate yakın süren ring parkura da Corvara'dan başlamak mümkün. Biz de Corvara'dan başladığımız turumuzu saat yönünün aksine dönerek yemek molamızla beraber 4,5 saatte tamamladık. Dönüş yolumuzda Kronplatz'a dönen son otobüse yetişmek için kayma hızımızı oldukça arttırmak zorunda kaldık ve biraz heyecan oldu. Ama Sella Ronda turunda aldığımız keyfe değdi doğrusu :) . Yemek molamızı (mecburen hızlı bir mola oldu) meşhur Emilio Comici'de verdik. Deniz mahsullü yemekleri ve dekorasyonu ile ünlü olan bu rifugio oldukça keyifliydi. Emilio Comici ile ilgili önemli bir ayrıntı vermeden geçemeyeceğim. Tuvaletleri bütün dünyada gördüğüm en modern, tasarım tuvaletlerdi! Eğer buraya giderseniz görmeden dönmeyin diyebilirim :)

Sella Ronda'da teleferiklerden birine binerken

 
Emilio Comici'nin içi
                   
Comici'de jumbo karidesli makarna
                                   

Sella Ronda kırmızı ve mavi pistlerden oluşuyor daha çok. Bizim yaptığımız saat yönünün aksine dönülen parkur diğerine göre daha zorlayıcı ve sportifmiş. Bunu parkuru yaptığımız akşam okuyup öğrenmemiz bizim için oldukça yararlı oldu (!) :). Parkurda kayakları sırtlayıp yurumek, eğimsiz yerde gitmeye çalışmak, arabaların geçtiği yoldan kayarak geçmek gibi sportif aktiviteler de bulunuyor. Parkuru tamamladığınızda "sonunda bitti!" diyorsunuz. Bu parkura yakın diğer bölgeler; Val gardena, Canazei, Arabba, Selva.

Başka bir günümüzü de Lagazuoi'den Armentarola'ya inişe ayırdık. Tabii Lagazuoi'ye gitmek için öncelikle Armentarola'ya yani Colfosco'ya kadar kaymak gerekiyor. Orada kişi başı 6 Euro'ya küçük minibüslerle Lagazuoi'ye gidebiliyorsunuz. Yol yaklaşık 20-25 dakika sürüyor. Biz şansımıza biraz kötü bir havada buraya gitmiş bulunduk. Ama yine de Rifugio Scotoni sayesinde buna da değdi :). Minibüsten indikten sonra bir teleferiğe binerek tepeye çıkıyorsunuz ve sonra uzun süreli kayış başlıyor. Şansımıza havanın tek kapalı olduğu gün o gündü biz oradayken ve o gün de Lagazuoi turuna denk geldi. Hava güneşliyken eminim çok daha keyifli bir parkurdur. Fazlaca inişi çıkışı olan bir pist. Hızlanıp çıkışı almanız gerekiyor sık sık. Sisli bir inişten sonra Rifugio Scotoni'de mola ve yediklerimiz bize ilaç gibi geldi. Ayrıca eminim çoğu kişi bu turu sırf Scotoni için yapıyor! Çünkü etleri inanılmaz lezzetli, içi çok güzel ve hep dolu! Bu nedenle öğlen gecikmeden gitmekte fayda var. Dönüşte son düzlüğü atların sizi çekmesiyle bitirebilirsiniz. İki sıra dizilen kayakçıları çamların arasından çeken atlarla bu kısa yolculuk keyifli ve unutulmaz oluyor. Kişi başı 2 Euro.                            
                                    
Rifugio Scotoni

Scotoni'nin içi
Scotoni ızgarası

Kronplatz bölgesinde kalırsanız Val Gardena, Val di Fassa, Arabba'ya geçip oradaki pistlerde kaymak oldukça zor. Çünkü liftlerin hepsi 16:30-17:00 arası kapanıyor. Bu nedenle Kronplatz'a dönmek biraz zaman açısından zor. Bir sene Kronplatz, bir sene Val Gardena bölgesinde kalınabilir diye düşünüyorum. Neden olmasın? :) Ayrıca Dolomites, Fransa, İsviçre ve Avusturya'ya göre oldukça hesaplı. Burası İtalya'dan çok Avusturya'nın etkisinde kalmış. İtalyan yemekleri yerine daha çok Avusturya, Alman yemekleri ile karşılaşıyorsunuz. Her yerde italyancadan çok almanca yazı bulunuyor. İnsanların iki ana dili var; italyanca ve almanca. Kartpostallardaki gibi manzaraların içerisinde kendinizi buluyorsunuz. Saat 15:00 gibi başlayan apre-ski'lerde daha çok bira içiliyor. İnsanlar kaymak kadar yeme içmeye de meraklı.

Kronplatz'ın tepesinden


Kronplatz'da öğle molası

İçilmeden dönülmemesi gereken yerel Lagrein şarabı

Bu masal diyarında kayak tatili organizasyonu ve daha çok bilgi için bana ulaşabilirsiniz: isvecan@gmail.com










13 Aralık 2013 Cuma

Kayak ve lezzet cenneti: Zermatt

Matterhorn ve Biz


Aralık ayı kayak keyfine çok az kaldığının habercisidir benim için. Biz bütün diğer tatiller gibi kayak tatilimizin organizasyonunu çok önceden yapıyoruz. Ama son dakikacılar için artık otellerde yer bulmak zor olsa da, bu sefer tavsiyem ZERMATT! Burası bir kayak ve lezzet cenneti. Hele bir de hava güzelse şansınıza, dönmek istemezsiniz benim gibi. 

Otelin odasından sabah Matterhorn'u selamladım


Zermatt'ın Matterhorn dağına bakınca şeklen çok tanıdık gelebilir. Çünkü meşhur çikolata Toblerone'un üzerinde bulunan dağ aslında Matterhorn. Bu meşhur kayak merkezinde size tavsiyem "international ski pass" almanız. Böylece zirveden İtalya'ya geçip Cervinia'da kaymanız mümkün. Zermatt sonrasında Cervinia'nın pistleri size az ve kısa gelebilir elbette. Ancak bir taşla iki kuş vurup İtalya'da da kayma fikri oldukça güzel. Ayrıca pistlerin tam ortasında bulunan İtalyan restaurantında kesinlikle öğle yemeği yemelisiniz! Tek kelimeyle şahane bir yer ve leziz yemekler. Rezervasyon yaptırmazsanız bizim gibi şansınıza güvenmeniz gerekiyor. Zermatt'ta öğle yemeği için bir başka adres vermek gerekirse, Chez Vrony! Hava çok soğuk olduğu için dışarıda oturmak her baba yiğidin işi değil. Ama içerisi cici bir dağ restaurantı ve yemekler bir rüya!



Zermatt bu güne kadar gördüğüm en şirin dağ kasabası. Film karelerinde fırlamış şekilde süslenmiş evler dört bir yanınızı sarıyor. Kasabada hayat akşamları da canlı. Yemek sonrası gidilecek birçok bar bulunuyor. Ayrıca çok meşhur bir krepçisi var. Hayatımda yediğim en pahalı ve leziz krepti o ayrı tabii. Zermatt'ta oteller, ski pass, restaurantlar oldukça pahalı. Mc Donalds kasabadaki en ucuz yiyecek yeri olmasına rağmen bir Big mac menü 40 TL civarındaydı! Ama gördüğüm en şirin Mc Donalds'tı. İsviçre'ye gidip peynir fondü yemeden dönmek tabii ki olmaz. Farklı olsun diye biz domates ve mantar fondü yedik. Şiddetle domates fondüyü tavsiye ederim.

Soldaki domates, sağdaki mantar fondü

Pistlere gelirsek; Rothorn, Gornergrat, Matterhorn Glacier Paradise, Schwarsee hepsi çok keyifli. Toplam 360 km pist uzunluğuna sahip olan Zermatt'ta güzel bir kayak tatili geçirmeniz dileğiyle...

Zermatt ile ilgili daha çok bilgi, yazı ve organizasyon için bana ulaşabilirsiniz; isvecan@gmail.com









24 Eylül 2013 Salı

Gölün Kenarındaki Huzur: Como




İtalya'nın kuzeyinde yer alan Como gölü, romantik atmosferi nedeniyle her geçen gün daha da meşhur oluyor. Yaz aylarında oldukça kalabalık olan göl çevresindeki kasabalar, sonbaharın gelmesi ile huzurlu bir havaya bürünüyor. Como'nun o romantik havasın baharda daha çok hissediliyor sanırım. Ayrıca otellerin fiyatları bu tarihte çok daha uygun oluyor. Como'nun ilk sıralarda yer alan otellerinin fiyatları oldukça yüksek ama oteller rüya gibi gerçekten!




Birçok tur şirketi Como'ya günübirlik ve yatılı turlar düzenliyor. Como günübirlik gezilir mi? Evet gezilebilir. Ama birşey anlar mısınız Como'dan, pek sanmıyorum. Aslına bakarsanız, bu kendine has bir havası olan göl kasabalarını kendi başınıza keşfetmek çok daha keyifli olur. "Como'ya nasıl gideceğiz kendi başımıza" derseniz eğer, onun da cevabı çok basit. Trenle! İtalya'da tren hatlarının çok iyi çalıştığını unutmayın. Neredeyse her noktaya trenle ulaşım mümkün. Milano'dan trene bindikten yarım saat sonra Como'da olabiliyorsunuz. Tren istasyonundan çıktığınızda isterseniz otobüs veya taksi ile (taksi biraz pahalıca oluyor) bütün kasabalara ulaşabiliyorsunuz. Diğer bir seçenek de sahile kadar yürüyüp hızlı deniz otobüslerine binmek. Sefer saatlerine önceden bakmak gerekiyor.

Como'nun içinde kalmanın pek anlamı olduğunu düşünmüyorum. Küçük cici bir kasabadan oluşuyor merkez. Como'nun o romantik havasını ve huzurunu, çevresindeki kasabalarda yakalıyorsunuz. Karşı kıyı inanın sizin taraftan inanılmaz gözüküyor. Hele bir de sonbaharsa, dağların zirvelerindeki hafif kar tabakası, görüntüyü daha da büyüleyici kılıyor. 

Belaggio, Como'nun büyük ve en hoş kasabalarından biri. Bizim kaldığımız Tramezzo'nun tam karşısı. Belaggio'da gezerken hava şansımıza çok güzeldi. Sonbahar güneşi insanın içini ısıtıyordu. Burada sahildeki kafelerden birinde oturduk. Arkadaşımız Ahmet Özer'in italyan usulü tiramisusundan iyi olmasın ama hayatımda yediğim en güzel tiramisuyu burada yedim! :)




Como'da otelin çok güzel ve odanın da göl manzaralı olması gerçekten fark yaratıyor aldığınız keyifte. Hele ki bizim gibi şanslı olup mehtaba denk gelirseniz, akşam manzara nefes kesici oluyor. Como'daki bu büyü ve huzur en az bir kere yaşanmalı derim.

Como ile ilgili daha çok bilgi almak isterseniz bana ulaşabilirsiniz; isvecan@gmail.com