2 Mayıs 2014 Cuma

Capri'den Positano'ya masal diyarında...



Yukarıda gördüğünüz fotoğraf, güneş yavaş yavaş doğarken sabahın ilk ışıklarında Positano'daki odamızın balkonundan çekildi. Sabah 06:30'da güzel bir su sesiyle uyanıp balkona çıktım. Sessizlik içindeki Positano'da tek ses, teknelerin hafif çırpıntı nedeniyle su yüzeyine vurmalarıyla oluşan muhteşem su sesiydi. Bütün teknelerin aynı anda bu kadar ritmik bir şekilde böylesi güzel bir sese ortak olmaları muhteşemdi ve ben hayatımda suyun sesini hiç böyle duymamıştım. Bir süre gözlerimi kapatıp bu unutulmaz sesi dinledim. Hala Positano dendiğinde ilk aklıma gelen bu şahane su sesi. Bu nedenle burada kesinlikle denizin sesini duyabileceğiniz bir otelde kalın. Bu muhteşem keyiften mahrum kalmayın!

Sahilden Positano'ya bakış


Biraz daha uyuyup uyandıktan sonra Positano güne çoktan başlamıştı. Her yerden başka ses geliyordu artık. Bizim de kahvaltıdan sonra arabamıza atlayıp Ravello'ya doğru yola çıkma vaktimiz yaklaşıyordu. Şimdi biraz geri sarmak gerekirse; Capri'den Sorrento'ya döndük. Oradan araba kiralayıp yola koyulduk. Ben İtalya'yı gerçekten çok seviyorum. Kuzeyinde yollar ayrı güzel, güneyinde ayrı. Nasıl güzel, şirin, minik yerlerden geçtik bilemezsiniz. Bir kere her yer çok yeşil. Kısacası huzur var. Positano'ya gelince yollar daralıyor. Hatta burası o kadar ilginç bir yer ki, arabayla bir noktayı geçip giderseniz geri dönmek için yuvarlak çizmeniz ve tekrar o yerin önünden geçmeniz lazım. Zaten otobüsler de daire çizen bir hat üzerinde çalışıyor. Görüntüsüyle bir tabloyu andıran Positano'da her yer merdiven ve yokuş. Burada sahile inmek ve tabii ki sonrasında yukarı otobüse kadar çıkmak için iyi bir kondisyon lazım (evet, ne yazık ki sahile kadar giden bir otobüs yok).

Sahile inerken daracık sokaklar
Her yer yokuş, her yer merdiven!


Biz Positano'da bir gece kaldık. Yetti diyebilirim, oldukça küçük bir yer çünkü. Denizinin çok güzel olmadığını söylemek zorundayım. Hele Capri'nin güzel denizinden sonra hiç sarmadı. Ama Positano büyüleyici bir yer, farklı bir cazibesi var. Romantik. Eğer yolunuz Positano'ya düşerse, her şeyin limonla ilgili olduğu mağazayı dolaşın. Neredeyse hemen yanındaki Zagara'da şeftali aromalı buzlu çay için, "panini" veya "calzone" yiyin. Positano için son tavsiyem ise La Sponda'da yemek yiyin. Muhteşem manzara eşliğinde büyüleneceksiniz.


La Brezza'da içtiğim havalı mojito



La Sponda; en romantik restaurantlardan biri sanırım



Positano ile ilgili daha fazla bilgi ve organizasyon için bana ulaşabilirsiniz; isvecan@gmail.com

30 Nisan 2014 Çarşamba

Bir İtalya Rüyası: Capri!



İtalyan mutfağı, keyif, limon kokusu, deniz, güneş seviyorsanız ve "dolce vita" hayat sloganınız ise Capri tam sizlik bir yer. Ben Napoli'den başlayan Capri, Positano, Amalfi ve Ravello ile devam eden bu tatilimi "rüya tatil" olarak tanımlıyorum. Ancak Capri o kadar güzeldi ki, her yaz gitmek isterim :)

Capri'ye yanaşırken
Adanın arka tarafı

Capri'ye ulaşmak aslında çok da zor değil. Napoli'ye uçtuktan sonra 45 dakikalık bir deniz otobüsü yolculuğu ile Capri'ye ulaşılıyor. Yaz aylarında deniz otobüsünde yer bulmak biraz daha zor oluyor haliyle ve bilet kuyruğu biraz uzuyor. Ancak biletinizi internetten de alabiliyorsunuz.

Deniz otobüsünden Capri'nin limanında iniyorsunuz, Marina Grande. Oldukça kalabalık ve daha çok günübirlikçilerin dolaştığı bir yer burası. Limanın biraz ilerisinden Capri'nin birçok yerine (zaten çok büyük bir ada değil) otobüsler kalkıyor. Ancak otobüslerin minicik olması otobüste tek ayak üzerinde, virajlarda kendi kendinize savaş vermenize neden oluyor. İnanın bütün yollar daracık ve virajlardan oluşunca, havanın sıcağı da buna eklenince yavaş yavaş kendinizi püfür püfür konforlu Capri taksilerinde bulmaya başlıyorsunuz. :)

Küçücük Capri otobüsü :)

Konforlu Capri taksileri :)
Bizim otelimiz Ana Capri'deydi. Adanın merkezi Capri Town olarak geçiyor. Merkezde kalmak diğer yerlere göre daha pahalı (Capri'nin zaten pahalı bir ada olduğunu düşünürseniz bir kıyas yapabilirsiniz belki). Capri Town tabii ki gündüzleri de akşamları da çok canlı. Daracık sokaklarda gidip gelen insanlarla dolu. Bütün dar sokaklar ana meydana açılıyor. Ancak ben yine de merkez dışında bir otelde kalmayı tercih ederim, sakinlik aradığım için. Eğer bütçeniz el veriyorsa, tabii ki J.K Palace'ı tercih ediniz! :) Rüya gibi bir otel.

Faro 

Otelinize yerleştikten sonra bence kendinizi bir sahile atın. Öğleni geçtiyse saat, yarım gün parası verin (evet sahillerin güzel olanları paralı). Faro; deniziyle, yemekleriyle oldukça güzel bir sahil. Zaten yemeklerin hemen hemen hepsi güzel Capri'de. Bu seyahatinizde Buffalo Mozerella'ya ve lezzetli domatese, midyeye doyacaksınız, emin olun!




Akşamüstü olduğunda sahil dönüş duraklarında otobüs kuyrukları uzayıp gidiyor. Taksi yine en kolay çözüm oluyor. Da Luigi beach de gidebileceğiniz bir başka fevkalade yer. Buraya gidiş de dönüş de oldukça ilginç ve keyifli. Da Luigi'ye araçla ulaşım yok. Bu nedenle ya Capri merkezden yürüyerek ormanın içinden merdivenlerden inerek ulaşıyorsunuz ya da Marina Piccola'dan işletmenin tekne servisi ile. Biz giderken ormanın içinden inmeyi tercih ettik. Bu uzun iniş, parmak arası terliklerle biraz zorlu bir seyahat olsa da keyifliydi (sonunda bacaklarda bir titreme olmadı değil). Dönüşü kişi başı 5 Euro verip tekneyle yapmak çok daha mantıklı, o kadar merdiven çıkılamaz çünkü!


Da Luigi


Capri merkezde arada kalmış, daha çok italyanların bildiği bir restaurant var, Edivino. Sahipleri ingilizce bilmiyor. Çok cici bir bahçesi var ve hayatımda yediğim en güzel "melanzane alla parmigiana"yı burada yedim. Deneyin derim! Ve ne yazık ki bir başka akşam, prensiplerimizden sapıp turistler tarafından çok meşhur olan "Da Paolino"ya gitmek gibi bir hata yaptık. Yemekhane gibi, havasız, gürültülü, anlamsız bir yer. Limonlu kremalı makarna ısmarladım, yiyemedim. İtalya'da yiyip yiyebileceğim en kötü makarnaydı herhalde, çamur gibiydi. 

Limon desenli seramik bank

Otelimizin bahçesi ve limon ağaçları


Capri'nin limonları kocaman, bildiğiniz limonlardan değil. En küçüğü iki yumruk büyüklüğünde diyebilirim. Her yerde limon temasını görebilirsiniz bu nedenle. Limon kokulu bu adanın çevresini tekneyle dolaşmak ve arabayla ulaşımın olmadığı yerlerde denize girmek ise Capri'nin olmazsa olmazı diyebilirim. Biz dört saatlik tekne kiralamıştık ve fazla fazla yetmişti. Teknede limoncello ikramı, sizin istediğiniz yerlerde istediğiniz kadar durulması ise olaya daha da keyif katıyor. Tekneyi iyi seçmek önemli! Biz tekne sahibiyle gitmeden önce internetten mail yoluyla anlaşmıştık. 

Tekneyle gidebileceğiniz grotto'lar

Kısacası Capri her yaz gidilebilecek bir yer. Uzun haftasonu için bile uygun. Unutmadan, merkezdeki dondurmacıdan kesinlikle en azından bir top dondurma yemeden dönmeyin! Bir topla yetinmeyeceğinize eminim :)

Efsane dondurmacı!


Capri seyahati ile ilgili daha çok bilgi ve organizasyon için bana ulaşabilirsiniz; isvecan@gmail.com




26 Şubat 2014 Çarşamba

Markanız için bir video hayal edin, gerçek olsun!

Televizyon reklamlarının önüne geçen sosyal medya tanıtımları her geçen gün daha da önem kazanıyor. Artık şirketler televizyon reklamları için slot satın almaktansa sosyal medya reklamlarına ağırlık veriyor bile diyebiliriz. Görüntü kalitesi yüksek, etkileyici, paylaşıma yönelik videolar sosyal medyada paylaşım ve beğenme rekorları kırıyor. Böylece televizyon kanalında on saniyelik reklam için dolu para harcamadan, milyonlara ulaşılmış oluyor.

Amerika'da, sadece kurumsal video çeken şirketler tarafından yapılan "Corporate Video" işi, Türkiye'de de sosyal medyanın gücü nedeniyle önem kazanmaya başlıyor. Türkiye'de kurumsal video alanında etkileyici ve yüksek görüntü kalitesi ile ilgi çekici videolar yapan Vid-Corp Corporate Video sadece şirketlere ve markalara özel "tailor-made" videolar hazırlıyor. Tam anlamıyla kurumsal video alanında uzman olan
Vid-Corp, web sitesi videoları, fuarlara katılan şirketlerin fuar aktivitelerini gösteren videolar, şirket/marka tanıtım, etkinlik, eğitim videoları çekiyor. İsteğe göre sadece animasyon filmler de hazırlayabiliyor. Ayrıca isterseniz size özel müzik bile yapılıyor şirket tarafından.

Şirket ve markalara fotoğraf hizmeti de veren Vid-Corp, aynı zamanda sosyal medyanın gücünü de en etkili şekilde kullanıyor. Şirket/marka için hazırladığı filmi kendi sosyal medya sitelerinde promote edip şirketin kendini çok daha fazla kişiye duyurmasını sağlıyor. Ayrıca proje sırasında şirkete özel imajlar hazırlayıp bunları sosyal medyada paylaşarak promotinge çok önceden başlamış oluyor. Her zaman ilgi çekici olan kamera arkası fotoğraflar ise o videonun nasıl çekildiğine dair bilgi vermesi açısından ilgi çekiyor.

Şirket ve markalar bu filmleri kendi web sitelerinde, sosyal medya hesaplarında, müşteri ziyaretlerinde, basın toplantılarında, fuarlarda vb. kısaca istedikleri alanlarda kullanabiliyorlar. Etkileyici, kaliteli, size özel, farklı şirket/marka videolarınız için Vid-Corp Corporate Video'ya ulaşabilirsiniz.
www.vid-corp.com





5 Şubat 2014 Çarşamba

Bir masalın içinde kaymak: Dolomites





Türkler tarafından çok bilinmeyen bir masal diyarı Dolomites. Aslında Cortina d'Ampezzo dediğim zaman herkes "ah Cortina tabii" diyor. Ancak Cortina bu bölgenin küçücük bir parçası. Kuzey İtalya'da bulunan Dolomites 12 bölgeden oluşuyor; 1. Cortina d'Ampezzo 2. Plan de Corones/Kronplatz 3. Alta Badia 4. Val Gardena/Alpe di Siusi 5. Val di Fassa/Carezza 6. Arabba/Marmolada 7. Sextner Dolomiten-Alta Pusteria 8. Val di Fiemme/Obereggen 9. San Martino di Castrozza 10. Valle Isarco 11. Trevalli 12. Civetta
Bütün pistlerin uzunluğu 1200 km. Dolomites Ski-Pass ile bütün bölgelerden kayabiliyorsunuz. Tabii Dolomites çok büyük olduğu için bütün bölgelerden kaymak biraz zor bir hedef olur.

Kardan heykeller yarışması

San Vigilio kilise meydanı


Biz Kronplatz'da San Vigilio kasabasında kaldık. Aile işletmesi olan, içi tam dağ evi olarak otantik döşenmiş otelimiz de tatilin unutulmazlarındandı. Pistlere kolay ulaşım, yemeklerin oldukça lezzetli olması ve herkesin güler yüzlü olması tatilimizi daha da güzelleştirdi. Bir haftalık tatilimiz su gibi akıp geçti.

Müze gibi şömine bölümümüz

Otelimizde akşam yemeğinde masamız



Kronplatz'da pistler oldukça geniş ve rahat. Çam ağaçlarının arasından kaymak insanı dinlendiriyor. Alta Badia, Kronplatz'a en yakın bölge. Bu nedenle ikinci gün Piculin'e çıkarak, buradan kayak otobüsü ile Alta Badia bölgesine geçtik. Alta Badia'da da minik kasabaları ile masallar diyarı gibi. Burada birçok güzel restaurant ve otel bulunuyor. Hatta bu bölgede pistlerdeki bazı restaurantların yani "rifugio"ların katıldığı "Slope Food" denilen bir akım var. Slope Food, insanların paylaşarak yedikleri, uygun fiyatlı yemekler. Arlara Hut da bu akıma katılan "rifugio"lardan biri.

Piculin

Otobüsü beklerken Alta Badia pist haritası


Alta Badia'ya giden otobüs yolculuğu 20 dakika sürüyor. Kayma sürenize göre bir saate yakın zamanınızı alıyor Corvara ve Colfosco'ya ulaşmak. Minik kasabaların yanından geçerek yeşilin içinde kaymak inanılmaz bir keyif veriyor. "Sella Ronda" adı verilen, birçok kasabadan geçen ve tamamlaması 3,5-4 saate yakın süren ring parkura da Corvara'dan başlamak mümkün. Biz de Corvara'dan başladığımız turumuzu saat yönünün aksine dönerek yemek molamızla beraber 4,5 saatte tamamladık. Dönüş yolumuzda Kronplatz'a dönen son otobüse yetişmek için kayma hızımızı oldukça arttırmak zorunda kaldık ve biraz heyecan oldu. Ama Sella Ronda turunda aldığımız keyfe değdi doğrusu :) . Yemek molamızı (mecburen hızlı bir mola oldu) meşhur Emilio Comici'de verdik. Deniz mahsullü yemekleri ve dekorasyonu ile ünlü olan bu rifugio oldukça keyifliydi. Emilio Comici ile ilgili önemli bir ayrıntı vermeden geçemeyeceğim. Tuvaletleri bütün dünyada gördüğüm en modern, tasarım tuvaletlerdi! Eğer buraya giderseniz görmeden dönmeyin diyebilirim :)

Sella Ronda'da teleferiklerden birine binerken

 
Emilio Comici'nin içi
                   
Comici'de jumbo karidesli makarna
                                   

Sella Ronda kırmızı ve mavi pistlerden oluşuyor daha çok. Bizim yaptığımız saat yönünün aksine dönülen parkur diğerine göre daha zorlayıcı ve sportifmiş. Bunu parkuru yaptığımız akşam okuyup öğrenmemiz bizim için oldukça yararlı oldu (!) :). Parkurda kayakları sırtlayıp yurumek, eğimsiz yerde gitmeye çalışmak, arabaların geçtiği yoldan kayarak geçmek gibi sportif aktiviteler de bulunuyor. Parkuru tamamladığınızda "sonunda bitti!" diyorsunuz. Bu parkura yakın diğer bölgeler; Val gardena, Canazei, Arabba, Selva.

Başka bir günümüzü de Lagazuoi'den Armentarola'ya inişe ayırdık. Tabii Lagazuoi'ye gitmek için öncelikle Armentarola'ya yani Colfosco'ya kadar kaymak gerekiyor. Orada kişi başı 6 Euro'ya küçük minibüslerle Lagazuoi'ye gidebiliyorsunuz. Yol yaklaşık 20-25 dakika sürüyor. Biz şansımıza biraz kötü bir havada buraya gitmiş bulunduk. Ama yine de Rifugio Scotoni sayesinde buna da değdi :). Minibüsten indikten sonra bir teleferiğe binerek tepeye çıkıyorsunuz ve sonra uzun süreli kayış başlıyor. Şansımıza havanın tek kapalı olduğu gün o gündü biz oradayken ve o gün de Lagazuoi turuna denk geldi. Hava güneşliyken eminim çok daha keyifli bir parkurdur. Fazlaca inişi çıkışı olan bir pist. Hızlanıp çıkışı almanız gerekiyor sık sık. Sisli bir inişten sonra Rifugio Scotoni'de mola ve yediklerimiz bize ilaç gibi geldi. Ayrıca eminim çoğu kişi bu turu sırf Scotoni için yapıyor! Çünkü etleri inanılmaz lezzetli, içi çok güzel ve hep dolu! Bu nedenle öğlen gecikmeden gitmekte fayda var. Dönüşte son düzlüğü atların sizi çekmesiyle bitirebilirsiniz. İki sıra dizilen kayakçıları çamların arasından çeken atlarla bu kısa yolculuk keyifli ve unutulmaz oluyor. Kişi başı 2 Euro.                            
                                    
Rifugio Scotoni

Scotoni'nin içi
Scotoni ızgarası

Kronplatz bölgesinde kalırsanız Val Gardena, Val di Fassa, Arabba'ya geçip oradaki pistlerde kaymak oldukça zor. Çünkü liftlerin hepsi 16:30-17:00 arası kapanıyor. Bu nedenle Kronplatz'a dönmek biraz zaman açısından zor. Bir sene Kronplatz, bir sene Val Gardena bölgesinde kalınabilir diye düşünüyorum. Neden olmasın? :) Ayrıca Dolomites, Fransa, İsviçre ve Avusturya'ya göre oldukça hesaplı. Burası İtalya'dan çok Avusturya'nın etkisinde kalmış. İtalyan yemekleri yerine daha çok Avusturya, Alman yemekleri ile karşılaşıyorsunuz. Her yerde italyancadan çok almanca yazı bulunuyor. İnsanların iki ana dili var; italyanca ve almanca. Kartpostallardaki gibi manzaraların içerisinde kendinizi buluyorsunuz. Saat 15:00 gibi başlayan apre-ski'lerde daha çok bira içiliyor. İnsanlar kaymak kadar yeme içmeye de meraklı.

Kronplatz'ın tepesinden


Kronplatz'da öğle molası

İçilmeden dönülmemesi gereken yerel Lagrein şarabı

Bu masal diyarında kayak tatili organizasyonu ve daha çok bilgi için bana ulaşabilirsiniz: isvecan@gmail.com